NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
أَحْمَدُ
بْنُ
حَنْبَلٍ
حَدَّثَنَا
يَحْيَى عَنْ
عُبَيْدِ
اللَّهِ
حَدَّثَنِي
نَافِعٌ عَنْ
ابْنِ عُمَرَ
عَنْ عُمَرَ
رَضِيَ اللَّهُ
عَنْهُ
أَنَّهُ
قَالَ يَا
رَسُولَ اللَّهِ
إِنِّي
نَذَرْتُ فِي
الْجَاهِلِيَّةِ
أَنْ أَعْتَكِفَ
فِي
الْمَسْجِدِ
الْحَرَامِ
لَيْلَةً
فَقَالَ لَهُ
النَّبِيُّ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَوْفِ
بِنَذْرِكَ
Hz. Ömer (r.a)'den
rivayet edildi ki,
O; Ya Rasûiallah, ben
cahiliye çağında Mescid-i Haram'da bir gece i'tikâf'ta kalmayı adadım, dedi.
Hz. Nebi (s.a.v.) kendisine:
"- Adağını yerine
getir" buyurdu.
İzah:
Buharî, i'tikâf, eymân;
Müslim, eymân; Tirmizî, nüzûr; Nesâî, eymân; Ahmed b. Hanbel, I, 37, II, 20,
53.
Bu hadis, İ'tikâf
bahsinde 2474 numarada geçmiştir.
Hadis-i şerif, müslüman
olmayan bir kimse, bir adakta bulunur, sonrada müslüman olursa, adağının
gereğini yapmakta mükellef olduğuna delildir. Şâfıîlerin bazıları ile Ebû
Sevr, Buharî ve İbn Cerîr bu görüştedir.
Bazı Şâfiîler, İmam
Mâlik ve Hanefîlere göre ise; bu tür nezirler hükümsüzdür. Bu gruptaki
âlimler, üzerinde durduğumuz hadisi istihbaba ham-letmişlerdir. Bu anlayışa
göre, Hz. Nebi Hz. Ömer'e, "Müslüman olmadan önce ettiğin nezri şimdi
yapman müstehaptir" demek istemiştir.
Hattâbî, hadisin
şerhinde şöyle der:
"Hz. Nebi'in Hz.
Ömer'e; cahiliye devrindeki adağını edayı emretmesi, nezrin onun zimmetinde
mevcut olduğunu gösterir. Bu, kişinin; başlangıcı küfür halinde olan amelleri
ile sorumlu olacağını gösterir. Bir kimse, kâfirken yemin etse ve müslüman
olduktan sonra yeminini bozsa, kendisine keffaret gerekir. Bu hüküm Şafiî'nin
aslına ve mezhebine göredir, Ebû Ha^ nîfe'ye göre ise keffaret gerekmez.
Yine bu hadis,
kâfirlerin farzlara muhatap ve tatları işlemekle me'mur olduklarına delildir.
Ayrıca bu, oruç olmadan da i'tikâfin caiz olduğunu gösterir. Çünkü i'tikâf
gece olacaktır, gece de oruç zamanı değildir."
Hadisle ilgili daha
geniş malumat, i'tikâf bahsinin işaret edilen yerinde geçmiştir.